Bu kitabı benzerlerinden ayıran, son derece akıcı bir roman diliyle yazılmış olmasıdır. Yediden yetmişe herkesin rahatlıkla okuyabileceği Peygamberimiz Hz. Muhammed ile özellikle gençlerimizin ve çocuklarımızın Hz. Muhammed (s.a.v.)'i severek tanıması amaçlanmıştır. Yeni nesillerin zamanın getirdiği sorunlarla baş edebilmesi için, Allah'ın Elçisi'ni ve onun aracılığı ile gönderdiği Kitap'ını iyi tanıması gerekir. Günümüz gençliğine ise, ancak onların hayal ve gönül dünyasına girerek bu gerçekler anlatılab

Aşk-ı Züleyha Sabr-ı Yusuf bir Yusuf masalıdır, kadim zamanlardan günümüze ulaşan. Sabrın aşkla imtihan edildiği mükemmel bir hayatın ilmek ilmek satırlara dokunmasıdır. Masalımsı anlatımın şiirsel dille buluştuğu, benzersiz bir hikâyenin okuyucuya ikram edilişidir. Bir solukta okunacak, ama her solukta hatırlanacak bir eserdir. Züleyha aşk doluydu, kalbinin mağduru, Yusuf sevgi doluydu, Allah'ın sabırlı kulu.

Farklı ideolojilerin getirdiği tüm yaftalara, kınamalara ve önyargılara rağmen birbirine aşık olan iki masum gencin hikâyesini anlatan sürükleyici bir roman...

Bir döneme ve belli olaylara yüzeysel olarak tanıklık etmesinin yanı sıra; mücadele, muhasebe ve aşk üçgeninde dolaşan macera yüklü bir dünyaya götürüyor bizi Postallı Kızlar. İnsan hayatının bilinmez zikzaklara gebe olduğunu, sabırla ve kararlılıkla olayların üzerine gidildiğinde sorunların üstesinden gelinebileceğini gösteriyor. Aslında gerçek anlamda bir yazarı yok Postallı Kızlar'ın, anlatanı ve dinleyeni var. Bu nedenle sürükleyici bir anlatım, sade ve akıcı bir dil bulacaksınız kitapta. Belki de herk

Gazeteci-yazar Mehmet Türker Bozgundan Sonra ile 1915-1944 yıllarını kapsayan sürede Bulgaristan ve Anadolu'daki tarihi gelişmelere ışık tutuyor. Rumelililerin özellikle gönüllü olarak Çanakkale Savaşları'na katılmalarına Türk Edebiyatı'nda yer verilmediğinden, bu eksiklik giderilmeye çalışılmış; Atatürk'ün Sofya'da ataşelik dönemi, Bulgar Çiftçi Partisi'nin iktidardaki yılları, Kurtuluş Savaşı, Bulgar zulmü, partizan harekâtı gibi konuların yanında Rumeli'deki örf ve âdetlerden de örnekler sunulmuştur.

Kadın Avcısı; yüzlerini hatta resimlerini bile görmedikleri, asla tanımadıkları kadınlara mektup yazarak ilan-ı aşk etme hastalığı bulunan Süruri Bey ve halı taciri Yadigâr'ın hayatını ve hâdiselerin onları nasıl cezalandırdığının hikâyesini anlatmaktadır. Kadın Avcısı; M. Turhan Tan'ın eşsiz anlatımıyla kendini bir solukta okutacak, okuyucularını acındırırken güldürecek, güldürürken acındıracaktır. M. Turhan Tan Kimdir? Tarihî roman yazarı M. Turhan Tan, I. Abdülhamid'in kızı Hibetullah Sultan'la evlen

Üç Ay Yatakta iki psikolojik hikâyeden oluşmaktadır. İlkinde; evli ve bir çocuk babası ancak mutluluğu meyhanelerde arayan Kalender'in hikâyesi yer almaktadır. İkinci hikâye ise, 45 yaşında ve evli olan Orhan Bey'in 25 yaşındaki deli dolu Nazıme ile ilişkisini anlatır. Akıcı üslubu ve eşsiz betimlemeleriyle okuyucusunu tarihî anlara sürükleyen M. Turhan Tan, bu eseri ile okuyucularını renkli karakterlerin iç dünyasında gezdiriyor.

Milli kimliğinden koparılan kuşaklar, dağılan yuvalar, parçalanan aileler, korku ve şiddetin pençesinde kıvranan bir topluluk: Bulgaristan'daki Türk azınlık. Bulgaristan Türklerinin bir yanı hep eksik, acılı ve buruktur. Vatan Yasak, Özgürlük Uzak'tır onlara. Gazeteci-yazar Mehmet Türker tarafından yazılan romanda bir yandan Bulgaristan'dan hareketle Balkanlar genelindeki Müslüman Türk varlığının yüzyıllık acıları işlenirken diğer yandan da komünizmin görünmeyen yüzü ortaya koyulmaktadır.

Bozgun Zamanı, Osmanlı'nın Balkanlar'daki beş asırlık hâkimiyetinin sona erdiği Birinci ve İkinci Balkan Savaşı döneminde yaşanan bozgunda Rumeli'deki Müslümanların yaşadığı trajedinin anlatıldığı bir eserdir. Eserde özellikle Bulgarların bugüne kadar tarihten gizli tutmaya çalıştıkları vahşet dolu sahneler, bir avuç gönüllü sayesinde kurulan ve sadece 58 gün var olabilen Batı Trakya Cumhuriyeti günlerinde Olukçu Pehlivan'ın Rodoplar ve Batı Trakya'daki evlâd-ı fatihana zulüm yapanlardan aldığı intikam, a

Gerçek bir olaydan kesitler sunan bu roman; yaşamanın her gün daha da zorlaştığı, insanların umutlarını kaybetmemek için büyük baskılara maruz kaldığı 1980'lerin Bulgaristan'ında; Bulgar asıllı olarak yetiştirilen ancak içindeki inciyi korumayı başaran komando bir gencin hikâyesini anlatır. Erendoruk'un sürükleyici üslubu ile kaleme aldığı bu kitabı bir solukta, kâh gözyaşlarınızı kâh gülümsemenizi tutamayarak okuyacaksınız. Ömer Osman Erendoruk Kimdir? Bulgaristan'ın Kırcaali şehrine bağlı bir köyünde

1944'ün sonlarında Kızıl Ordu'nun işgal ettiği Bulgaristan'da iktidar, komünistlerin eline geçmiştir. İlk yıllarda neye uğradığını fark edemeyen Türk azınlık, proleter diktatörlüğünün Demokles'in kılıcı gibi başucunda sarktığını geç de olsa görür; bu durumdan çıkış yolları aramaya başlar. Uçurum'un ilk şekli 1976'da Bulgaristan'da yazılmış, ancak Bulgar polisince yazarın diğer eserleri ile birlikte yakılmıştır. Kitabın bu baskısı ise 1993'te yeniden kaleme alınan şeklidir. Ömer Osman Erendoruk Kimdir?

Batılılaşma devri Türk edebiyatının ilk örneklerinden biri olan Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat, sonu facia ile biten bir aşk romanıdır. Bu eser, Türk edebiyatında roman türünün ilk örneği olarak kabul edilir. Türk klasiklerine ilgi duyan hemen her yaş seviyesindeki okuyucu; bu romanda devrin toplumsal özelliklerini, özellikle kadının toplumdaki yerini ve görücü usulüyle evlenmenin ne gibi sonuçlar doğurduğunu yazarın bakış açısıyla görebilme şansına sahip olacaktır. Yayınevimiz bu eseri özgün diline sadık kala

Gerçek olaylardan esinlenerek yazılan bu romanda; komünizm uğruna ölmeye hazır olan Dev-Sol üyesi Murat'ın, dayısı Orhan Amca sayesinde milliyetçi ve muhafazakar bir kimliğe dönüşü anlatılır. Kitabı okurken 1978 Bulgaristan'ındaki komünist yönetimin halka yaşattığı yaşanan zulümlere, gözyaşlarınızı tutamayarak tanık olacaksınız. Ömer Osman Erendoruk Kimdir? Bulgaristan'ın Kırcaali şehrine bağlı bir köyünde doğan Ömer Osman Erendoruk (1934-2006) 1955'te Türk Pedagoji Okulu'ndan mezun oldu ve Türkçe öğret

Türk edebiyatının Avrupalılaşması sürecinde önemli yer tutan Sami Paşazade Sezai'nin Sergüzeşt'inde, Kafkaslardan kaçırılıp zengin konaklarına satılmak üzere İstanbul'a getirilmiş olan Çerkez kızı Dilber'in trajedisi anlatılmıştır. Sergüzeşt, edebiyatımızın ilk realist romanlarından olup aynı zamanda roman tarihimizin kilometre taşlarından birisidir. M.E.B.'in 100 temel eser listesi içine aldığı bu değerli eseri asıl şekli ile sadeleştirme yapmadan, sonuna bir sözlükçe ekleyerek okuyucularımıza sunuyoruz.

Servet-i Fünûn döneminin önde gelen romancılarından Mehmed Rauf'un en seçkin eseri olan Eylül, 'edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman' örneği olarak nitelendirilir. Eserde, romanın kahramanları Necib ve Suad'ın aşk ve ahlâk ikileminde hissettikleri karmaşık duygular ile yaşadıkları çapraşık ilişkiler anlatılmaktadır. Eser yayına hazırlanırken yazarın uslûbunu ve eserin ses musikisini korumak amacıyla hiçbir sadeleştirme yapılmamış, son kısma kimi kelime ve terkipleri içeren bir sözlük eklenmiştir.

Tanzimat sonrası dönemin önde gelen yazarlarından Recaizade Mahmud Ekrem'in Araba Sevdası romanı, 'edebiyatımızdaki ilk realist roman' örneği olarak nitelendirilir. Romanın kahramanı Bihruz Bey'in şahsında, dönemindeki İstanbul gezinti yerlerinde sık rastlanan Batı taklitçisi, mirasyedi paşazadelerin hayatı eleştirel bir üslup ile anlatılmıştır. Eser yayına hazırlanırken yazarın uslûbunu ve eserin ses musikisini korumak amacıyla hiçbir sadeleştirme yapılmamış, son kısma kimi kelime ve terkipleri içeren bi

Jivkov'un Bulgaristan'ına sizi küçük bir gezintiye çıkaran bu romanda; Türkiye'de Bulgaristan ajanı, Bulgaristan'da da Türk ajanı olarak suçlanan ve hayatı sürgünde, hapishanelerde sıkıntılar içinde geçen Cemil Hoca'nın acıklı hikâyesi anlatılmaktadır. Romanın kahramanı Cemil Hoca'nın şahsında Türklere, Çingelere, Pomak Türklerine uygulanan Jivkov zulmüne, soykırım ve şiddetine tanık olacaksınız. Ömer Osman Erendoruk Kimdir? Bulgaristan'ın Kırcaali şehrine bağlı bir köyünde doğan Ömer Osman Erendoruk (19

Felâtun Bey ile Râkım Efendi, edebiyat tarihçilerimiz tarafından Türk edebiyatında roman türünün ilk örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir. Romanda; Felâtun Bey'in alafranga yaşamı yanlış Batılılaşmaya örnek olarak ele alınmış, Ahmet Midhat Efendi'nin kendi yaşamından izler taşıyan bizim Râkım Efendi ise iyi bir örnek olarak öne çıkarılmış, yüceltilmiştir. Bu eserin diğer baskılarından farkı, özgün diline sadık kalınarak ve sadeleştirme yapılmaksızın yayına hazırlanmış olmasıdır. Bu nedenle eserin s