Babasının
görev dolayısıyla bulunduğu Gönen’de doğdu. Öğrenimine Gönen’deki mahalle
mektebinde başlayan Ömer Seyfeddin, babasının bulunduğu Ayancık’tan annesiyle
beraber İstanbul’a gelerek dedesinin Kocamustafapaşa’daki konağına yerleşti.
Tahsiline Eyüp Askerî Baytar Rüşdiyesi’nde (1893-1896) ve Edirne Askerî
İdâdîsi’nde (1896-1900) devam etti. Mekteb-i Harbiyye’de iken 2 Ağustos 1903’te
Makedonya’da baş gösteren isyan hareketlerinden dolayı onun bulunduğu son sınıf
o bölgede görevlendirilmek üzere erken mezun edildi. Meslek hayatına Kuşadası
Piyâde Taburu’nda mülâzım-ı sânî olarak başladı. Ancak İzmir’e varmadan
taburunun gönderildiği Selânik’te ve Manastır’a bağlı Pirlepe’de görev yaptı.
Buradaki başarılardan dolayı iki liyakat madalyasıyla ödüllendirildi. İsyanın
bastırılmasının ardından bağlı bulunduğu tabur 6 Eylül 1904’te Kuşadası’na
döndü. 1907 Temmuzu başlarında, İzmir’deki Aydın Vilâyeti Jandarma Alay
Mektebi’nin kuruluşunda İtalyan subayı Miralay Tomas’a yardım etmek üzere bu
okulun kavâid-i dîniyye hocalığına tayin edildi. Bir ara Köprülü’de Askerî
Rüşdiye Mektebi beden eğitimi öğretmenliği görevinde bulunduysa da (1909) iki
yıl süreyle Balkanlar’daki Velmefçe, Pirlepe, Osenova, Pirbeliçe, Serez, İştip,
Babina, Demirhisar, Cum‘a-i Bâlâ, Razlık gibi sınır yerleşim yerlerinde çete
takibiyle uğraştı. Serez mutasarrıflığı Menlik kazası Razlık kasabası
yakınlarında bulunan Yakorit köyünde bölük kumandanlığı yaptı.
Ömer
Seyfeddin’in İttihat ve Terakkî ile münasebeti Selânik’e tayin edildiği
1909’dan itibaren başlar. 31 Mart Vak‘ası’nı bastırmak amacıyla İstanbul’a
gelen Hareket Ordusu’nda o da vardı. Ancak İstanbul’un siyasî-ideolojik havası
ve asker-siyaset ilişkisi askerlikten soğumasına sebep oldu. İttihat ve Terakkî’nin
maddî desteğiyle çıkan Genç Kalemler dergisinde “yeni lisan” hareketini
başlattı. 1911’de, bütün zamanını kültür konularına ayırmak amacıyla Ziya
Gökalp’in teşviki ve tazminatının İttihat ve Terakkî tarafından ödenmesiyle ordudan
ayrıldı. Fakat Balkan Savaşı’nın patlak vermesi üzerine yeniden askere çağrıldı
ve üsteğmen rütbesiyle Garp Ordusu’nda 39. Alay’ın 3. Tabur’una katıldı (14
Eylül 1912). Komanova’da Sırplar’a, Yanya’da Yunanlılar’a karşı savaştı. 20
Ocak 1913’te Kanlıtepe’de Yunanlılar’a esir düştü. Atina yakınlarındaki
Nafliyon kasabasında on ay kadar süren esirlik hayatının ardından İstanbul’a
döndü (17 Aralık 1913). Bu sıralarda annesi ölmüş, babası tekrar evlenerek
İstanbul’dan ayrılmıştı. Kendisini çok yalnız hisseden Ömer Seyfeddin 23 Şubat
1914’te askerlikten ikinci defa istifa etti. Dârülmuallimîn’de kıraat, Kabataş
Sultânîsi’nde edebiyat öğretmenliği görevlerini üstlendi. Aynı yıl İstanbul
Dârülfünunu’nda kurulan Tedkīkāt-ı Lisâniyye Encümeni üyeliğine seçildi.
1915’te Harbiye Nezâreti’nin kültür ve sanat adamları için Çanakkale cephesine
düzenlediği geziye katıldı. 1915 yılı sonlarında Besim Edhem Bey’in kızı Câlibe
Hanım’la evlendiyse de bu evlilik üç yıl sürdü. Siyasî ve hususi hayatındaki
olumsuzluk, esasen bozulmuş olan sağlığını iyice kötüleştirdi. Manastır
yıllarında kumandanı olan Câvid Paşa’nın Kalamış koyundaki yalısını kiraladı.
“Münferit Yalı” adını verdiği bu evde tek başına yaşadı. 23 Şubat 1920’de
yatağa düştü, 4 Mart 1920’de kaldırıldığı Haydarpaşa Tıp Fakültesi
Hastahanesi’nde 6 Mart 1920 tarihinde öldü. Yapılan otopsi sonucunda
hastalığının şeker olduğu anlaşıldı. Cenazesi Kadıköy-Kuşdili Mahmutbaba
Mezarlığı’na defnedildi. Buranın tramvay garajı haline getirilmesinden dolayı
kemikleri 23 Ağustos 1939’da Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı’na taşındı.